KUTLUCA KÖYÜ FACEBOOK GRUBU
   
  KUTLUCA KÖYÜ < BEŞİKDÜZÜ < TRABZON == Efsane Kutlucalılar...Hoşgeldiniz...
  Köy Tarihi ve Bilinenler
 

KÖYÜMÜZ ADI ve İLK YERLEŞİM

Köyümüzün kuruluşu ve ilk muhtardan itibaren 1930 lara kadar kimlerin yönettiği hakkında sağlıklı bilgilere ulaşabilmek için arşiv kayıtlarının incelenmesi gereğine bir kez daha işaretle, köyümüzün adı üzerine de rivayetten başkaca bilgi bulunmamaktadır. Eski Huplu adının Arapça hub= güzel hublu= güzeli çok anlamında olduğu birçok yaşlımız tarafından rivayet edildiği gibi, daha ilkokul çağımda öğretmenlerimce de böyle öğretildiği hafızamdadır.
Atatürk ün dil devriminde istinaden Arapça Farsça Rumca yer adları değiştirilirken huplu adının kutluca olarak değiştiği herkesçe bilinmektedir.
Beşikdüzü gibi bizimle eş zamalı bir çalışma başlatan Türkelli belediyesi de sağlam bulgular elde etmiştir. 6 haziran 2006 tarihinde güncelleşmiş olduğu anlaşılan ve internet çalışmalarımızla elde ettiğimiz belgelere göre Topkapı saray arşivi kayıtlarına dayanarak şöyle yazmışlar Oğuz aşiretinin ilk olarak ambarlı ve kutluca köylerinin oğuz köyüne bakan yamaçları ile oğuz köyünün bu köylere bakan yamaçlarına , yani oğuz deresi vadisine yerleştiği söylenir Ambarlı ve kutluca köylerinin oğuz köyünün birer parçası olduğu söylenebilir.. türkelli, resullu ,dolanlı(eski adı aruz) ve çakırlı arazilerine yerleşim olmuş, aşiret genişlemiştir devamla Oğuz köy gurubu oğuzun 24 boyundan çepni boyuna bağlı küçük bir aşirettir Pontus Devletinin Fatih Sultan Mehmet tarafından tarihten silinmesiyle bugünkü kadırga yaylası ve civarının Çepnilere yurt olarak verildiği, bugünkü Şalpazarı eski adı Ağasar ve oğuz karyeleri olarak iki ayrı tımar olarak değerlendirildiği Komşu Ören beldesi ile Kadırga yaylası yüzünden çıkan anlaşmazlığın halli sırasında Osmanlı arşivinden alınan fermanlar bu rivayeti, doğrular niteliktedir denilmekte.

 TARİHÇE BİLGİLERİ:
Köyümüzün 1935 öncesine ait bilgileri örneğin ne zaman kurulduğu,ne zaman muhtarlık olduğu,ilk olarak kimdir soruları merak uyandırmakla bırlıkte
genel bilgi ve söylentilere bakılarak şunları rahatlıkla yazabiliriz.
-Yöremize Kıpçak Türkleri başta olmak üzere çeçen,tatar,gürcü ve bazı Kafkas kavimlerinin tarih içinde gelip yerleştikleri birçok kaymak içinde yazılıdır.
-Rahmetli Prof.Dr.Mehmet ERÖZE göre Görele-Kürtün-Vakfıkebir üçgeni içinde yaşayan herkes Oğuzların Çepni boyuna mensuptur.60 lı yılların başında yöremizi köy köy dolaşmış,Kutlucaya da gelmişve tespitlerini Türkiyede Alevilik Bektaşilikisimli kitabına yazmıştır. Ancak Prof.Dr.Faruk Sümer e göre Toros tahtacıları ve Kazdağındaki Balıkesir Çepnileri bizim dede bir kardeşlerimiz olup Sünni değildirler.
-Bizim Çepni kadınlarımız çaylıkta,fındıklıkta,yayla yolunda,düğünde-horonda hep erkeğinin yanındadır,kol koladır.Diğer Sünnilerde olduğu gibi bizde haremlık selamlık varmıdır.
-Köyümüze (Osmanlıda karye,Huplu karyesi)ilk gelip yerleşen Ömer  Reis ve Molla Veli olduğu rivayet edilir.Daha sonradan Kürtün den Deli Mehmet in(Demirci) ve Akçaabattan Kalaycıların geldiği bilinmektedir.Gıdak ve Kaptanoğlu (Kara) sülalesinin Şalpazarı  Karakaya köyünden gelip yerleşmeleri olduk ça yakın bir tarihtir.
-Arşivlerdeki Osmanlı tahrir defterlerinden Huplu karyesine  ait olanının incelenmesi bize daha kesin bilgiler aktaracaktır.

HUPLU-KUTLUCA KÖY ADI VE TARİHİ
Köyümüzün kuruluşu ve ilk muhtardan itibaren 1930lu yıllara kadar kımlerin yönettiği hakkında sağlıklı bilgilere ulaşabilmek için arşiv kayıtlarının incelenmesi gereğine bir kezdaha işaretle,köyümüzün adı üzerindeki rivayetten başkaca bir bilgi bulunmamaktadır.Eski Huplu adının Arapça hub=güzel; hublu=güzeli çok anlamında olduğu birçok yaşlımız tarafındanda rivayet edilir.
Atatürkün dil devrimine istinaden Arapça,Farsça,Rumca yer adları değiştirilirken Huplu adının Kutluca olarak değiştiği herkesçe bilinmektedir.

KUTLUCA ADI:
30.11.1958 tarihinde yapılan bir tasdikle ilk kez Huplu yerine ,Kutluca köyü muhtarı ünvanını görüyoruz.
Kutluca adı evliya düzü mevkiine dayanılarak verilmiştir.Bu Evliyadüzü Huplu kıranı=Evliya kıranı ile Şahmelik tepesi arasında yer alan ova görünümlü muazzam bir düzlüğün adıdır.Eskiden buraya Kıdığdüzü denilen bir bölümü vardır.Ancak bu Evliyadüzü köyün ikinci camisinin yapıldığı alanın tapu kayıtlarındada böyle geçmektedir.Yöremiz coğrafyasında ender görülen bu koca düzlük aynı zamanda Eynesil,Seyitahmet ve Ambarlı gibi aşağı köylerin yayla yolu üzerinde olmakla,biraz konaklama,dinlenme yeri olarakta tercih edilirdi.Gıdak Mehmetin kahvesşnden başlayarak 60lı yıllarda 5-6 kahvehanenın bulunduğu bu Evliyadüzü tapu kayıtlarındada mevkii olarak kayıtlıdır,köye merkez olma durumundadır.Burada camii,PTT,karakol,lokanta,berber,hatta sinema da kurularak şehirleşme başlamışken 80li yıllardan sonra dağılma sürecine girmiştir.
Kutluca terimi mübarekçe terimi ile eş anlamlı olup Evliyadüzü=Evliya kıranı yerine seçilmiş;bir ara bu düzlükte kiraz ağaçlarının çokluğuna nispetle kanlı kirazadı da telafuz edilmiştir.Ancak öyle kanlı bir isim yerine Kutluca ismi benimsenmiş ve sevilmiştir.Kıranı ve düzü olan bu evliya kimdir?Hangi evliya buraya isim olmuştur?buradaki mezarlıktamıdır?bilinmemektedir.
Yapılan araştırmalar neticesinde Kutluca adıyla bizim köyümüzde dahil olmak üzere Türkiyenin 12 Kutluca köyü olmakla beraber,başka Huplu köyü olmadığı tespit edilmiştir.
HAZIRLAYAN:ERDOĞAN PAMUK’a teşekkürler

YAYLA DAVAMIZ:
Köyümüzün başlıca yayla davası akkese köyü iledir.Büyüklerimizden nakledildiğine göre köyümüz ailelerinden birinci tıbalı Gavur Dağına,Deli Mehmetli(helimler) sis dağı Halil tepesi doğu yamacında bulunan Kütüklük obasıve bir kısmı(hocalar) İsdile veya Anbarlı gibi obalara gitmeye başlamıştır.Kadırgadaki obamızdan dışlanınca insanımız için yayla ihtiyacı yeni arayışlarla kendini göstermiştir.Çevre köylere nazaran Kutluca niçin yayladan mahrum bırakılmıştır.?
Köyümüzde yayla davamız için çekilen sıkıntıların,kayıt ve kararlara nasıl yansıdığını bir görelim:939/2 Sayılı Kararda Köyümüzün öteden beri cereyan eden yayla davasına Köyümüzün geliri yetmediğinden Köyümüzün hududu dahilinde bulunan  köy merasından ehli vukuf kıymetıyle (80) seksen ar arazi yüzeli (150) lira mukabılınde köy İbrahim oğlu Mustafa Yaylaya satılarak yayla davasında gereken masrafların teminine Kurulumuzca karar verildiTasdik:Huplu muhtarı Bekir İkibaş,üye Mustafa Yyla,Üye Hüseyin yayla,Üye Davut Bebek(mühürleri).Altındaki bir başka karardan okunabilen Köyümüzün öteden beri cereyan eden yayla davasına  ait masraflar halkın fakırlıği yüzünden temin edilemediğinden köyün merasından bir kısmı satılarak bu masrafların temınine  karar verilmiş isede bu kararın .Müdürünün 24.6.939 yazılarından anlaşıldığı..(iptal !?)edilmiştir.30.6.939
Not:nokta ile geçilen yerler sayfada yırtık olup okunamamıştır.
954/2 Sayılı karar Köyümüzün Akkilise köyü ile olan yayla ve mera davalarını tespite ve takip edecek köy muhtarı Ali Kemalden başka ehil bulunamadığından,tarafından davaların takibi ile icap eden masrafları senedi mukabil Köy sandığından alıp harcamasına Köy Derneği ve Heyetçe müttefiken karar verildi 954/3 sayılı Karar Köyümüz ile Akkise köyü ve diğer köyler arasında Köy namına görülecek olan davalar için 954 Yılı Köy bütçemizin 6.fasıl 3.maddesine konan (400) Dörtyüz liranın bu iş için sarf edilmesine  ve icap ederse dava köy muhtarı Ali Kemal Bebek tarafından görülmek veya vekil tutmak üzere adı geçen paranın bu yolda yolluk vs.işlere sarfına oy birliğiyle karar verildi.
Bu karar metninden anlaşıldığına göre sadece Akkise(bir önceki kararda Akkilise  olarak yazıldığına dikkat) ile değil diğer köylerle görülecek davalardan da söz edilmekte;ayrıca davanın yayla ile sınırlı olmayıp,sınırdaki Merayı da kapsadığına dikkat etmek gerekir.
955/1 sayılı kararda 1955 yılı yayla davasında davalara bakacaklara konulan bin liranın sarfından 818 lira 956 yılı davalarına bakacaklarına verilmek üzere devren bütçeye geçirilmiş olduğunu tasdik şeklindedir.
Bu davanın dosyasına ulaşılmadıkça neden kaybedildiği sorusuna cevap vermek durumunda değiliz.Ancak tam bir otorıte olarak tanımlanan güçlü muhtar Ali Kemale rağmen yayla davası kaybedilmiştir.Nereden mi alıp yazıyoruz?.Köy hesap defterinin 220.sahifesinde yayla davasından Akkise muhtarlığına verilenkaydıyla 14.4.1956 da 244 lira 65 kuruş tazmınat şeklinde ödendiği anlaşılıyor.Yine bu meblağ defterinin 222.sayfasında yenilenmiş ve bu defa yayla davası için Akkise nin hesabına Beşikdüzü icram dairesinin kaydı düşülmüştür.

Bu dava  her Kutlucalının hafızasına ve gönlüne  işlemekle 30 yılı aşkın bir süre sonra 28.3.1987 tarihli karar incelendiğinde:yayladan sonra mütecaviz Akkese köyü sınırdaki maraya da saldırmış,tepki ve önlem olarak meranın korunması Akkese sınır bölgesine fındık dikilmesi,sulu bölgelere kavak dikilmesi  sınır bölgelerine hendek kazılması bazı yerlerin patates dikilerek korunması şeklinde tedbirler karar altına alınmıştır.

13.8.1998 e gelindiğinde köy toplantı tutağına geçen muhtar .Akkese köyü ile ilgili mahkeme kararını anlattı denilmekte,tepkiler sıralanmakta,bu davanın kaybedilmesi karşısında ahaliden Şeref Yayla ve Mustafa Bebek Akkese ile tüm ilişkilerin kesilmesini önermekte ve bu tutanağa geçmektedir.

Yayla ve mera davası artık her Kutlucalının adeta genlerine işlemiştir.Vicdanlarda bu dava bitmemiştir ve bitmeyecektirde !...Devletin hukuk erkinin köyümüze bir zulümüdür şeklinde algılanmaktadır

 

KAYNAK:Köyümüzün tarihini aydınlatmak amacıyla yaptığı çalışmalardan dolayı sayın Erdoğan PAMUK a teşekkürü bir borç biliyor ve sonsuz sevgi ve saygılarımızı gönderiyoruz.Ayrıca bu çalışmanın gerçekleşmesinde yardımcı olan muhtarımız sayın Haydar DEMİRCİ ye de saygılarımızı gönderiyoruz....

Kültür

Köyümüzün gelenekleri Beşikdüzü nün yukarı köyleriyle aynı özellikleri göstermekte olup, önemli bir değişikliğe rastlanmamaktadır. Sosyal yapı özellikleri ve lehçe açısından; Giresun Görele ve Eynesil 'e, Trabzonun pek çok ilçesine oranla daha çok benzerlik göstermektedir. Köyümüzde günümüze kadar gelen gelenekler içinde;

Mart bozma: O yılın bereketli ve kazasın geçmesi için her yıl Mart ayının 14.cü günü sabah erkenden ev halkının dışında ve özellikle temiz kalpli bilinen ilk kişinin elinde su ile eve gelerek evin içine serper ve Martınız hayırlı olsun der. Ev sahibi de mutlaka o kişiye bolluk olması inancıyla bir şeyler verir. Genelde uğurlu geldiği inanılan kişilerle önceden kararlaştırıldığı da olur. 

Mayıs yedisi: Geleneksel bir tören olan "mayıs yedisi" miladi takvimde mayısın yirmisine rastlar. Mayıs yedisi bahar mevsiminin bitip yaz mevsiminin başladığını, yaylalara çıkma zamanının geldiğini bildiren bir gelenektir. Peki, ne yapılırdı bu şenliklerde? Yaylalara çıkacak olanlar bu günde sahile inerler, büyükbaş hayvanlarını denizde yıkarlar, bahara veda eğlenceleri yaparlar ve "aklanan paklanan" hayvanlarıyla birlikte yaylalara çıkarlardı. Yaylalara çıkmayan insanlar için de bir eğlence kültürü yaşatılırdı. Hal, kayıklara binerek, denizden delikli taş denilen bir yere kadar gider dönerler. Bunun uğur getireceğine, dertlere, sağlık sorunlarına çare olacağına inanılır. Çocuğu olmayanlar veya evlenemeyenler de bu etkinliklere katılırdı. Sonunda muratlarına ereceklerine inanırlar.          

Bebek yürütme(ayak bağı kesmek): Yürümeyen bebeklerin ayağı iple bağlanır, Cuma günü caminin kapısında bekler, Cuma namazından çıkan ilk kişiye çocuğun ayağındaki ipi kestirir. Çocuk haftasına varmaz yürür.            

Çocuk üstüne gelme: Yeni doğan çocuğun kırkıncı gününe kadar, özel halleri durumundaki kadınların çocuğu görmeye gelmemeye dikkat ederler.              

Aklını dikme: Giyilmiş durumdaki elbiseye iğne ile hiçbir işlem (düğme, dikiş vb.) yapılmaz, yapılmak icap ederse dişlerin arasına bir şeyler sıkıştırması gerekir.

Oyuk asma: Nazara(tamah) karşı gelmesi için tarla ve bahçelere sığır veya koyun kafa kemikleri asmak.             

 Sayışlar: Eski aya göre 14 Marttan başlayarak 12 güne sayışlar denir. Böylece o yılın Mart ayından gelecek yılın Şubat ayına kadar olan ayların durumu hakkında değerlendirme yapılır. Bu oniki günün hava durumuna göre, gelecek ayların hava durumu tahmin edilir. Kışın çok olup olmayacağı, yazın kurak ya da yağışlı olup Olmayacağı gibi.                                                                                                                                            

 Tuz okutma: Nazara gelmiş sığırlara iyi olması için tut okutularak hayvanın yalına katılır.Tikenden çevirme veya kazan kulpundan geçirme: Zayıf ve basuk(çelimsiz) çocukların iyi olması için yapılır

 

Yetişen meyveler: Armut(gabak), armut(kiraz), armut(makas), armut(rus), armut(kuşak), armut(kış), armut(karpuz), armut(şeker), armut(küplişan), armut(kavun), ayva, erik(kara), erik(sarı),erik(can), erik(çatal), erik(elma), erik(ziraat), elma(süt), elma(kokan), elma(cıngırik), elma(mayhoş), elma laz(demir), elma(taş), elma(karasüt), elma(beyaz), elma(sarı), fındık(yağlı), fındık(sivri), fındık(badem), fındık(ordu), fındık(karayağlı), fındık(palaz), fındık(ham), fındık(çavuş), fındık(enişte), muşmula(töngel), mandalina, börtlen, taflan(kiraz), taflan(orak), taflan(ekmek), üzüm(kokulu), üzüm(dıba), üzüm(at), üzüm(beyaz), ceviz(beyaz), ceviz(kalınkabuk), kiraz(al), kiraz(çal), kiraz(Napolyon), kiraz(kara), vişne, kızılcık, İncir, Kestane, dizmeltek, kivi, dut(kara), dut(parmak), dut(beyaz), şeftali, hurma(kara), hurma(aşılı), limon, 


Bitkiler-sebzeler ve otlar: Biber, fasulye, lahan(pancar), marul, mısır(darı), batlıcan(domates), hasbatlıcan(patlıcan),  çalıçilek, bostan(salatalık), turp, pezük(pazı), dirmit(fındık), dirmit(orman), dirmit(geyik), dirmit(yavşan), dirmit(evlek), kekik, cıbarca, güllük, yavşan, salep, yavşu, partin, acımuk, saravu çiçeği, avu(mor)orman gülü, yiğdin, it güllü(kuşburnu), gül, çalıçilek, sütlüyen, gatırkulağı, sığırdili, galdiriyik, melevcen, yavşu, koyungözü, sırgan(ısırgan), yaban(karga)soğanı,  hoşuran, bülük,   anuk(nane), madunuz(maydanoz), yılgın, sarmaşık, hamtevek, böürtlen tikeni, melevcen tikeni, gerce,  çort, çilek(yaban ve ehil), yerelması, pırasa, yeşil soğan(sıska),  sarımsak, külür, bezelye, fiğ, yulaf, çavdar, arpa  

     
Ağaçlar: Ceviz ağacı, ceviz(Hindistan) sakız ağacı, kestane ağac, kavak ağacı, kavlağan ağacı, söğüt ağacı, karaağaç, çıtıruğuk ağacı, karıgen ağacı, kızılağaç, kiraz ağacı, elma ağacı, armut ağacı, incir ağacı, taflan ağacı, erik ağacı, dut ağacı, pelit ağacı, çam(doruk) ağacı, çam(ladin) ağacı, çam(sarı) ağacı, çam(köknar) ağacı, selvi ağacı,  fırma ağacı


Hayvanlar ve kuşlar: Sığır(genel), koyun(genel), tavuk(genel), kedi, köpek, tilki, deyin, sincap, çakal, domuz, karaca, sansar, kirpi,  yılan
Güvercin, üveyik, karga(ala), karga, karga(kuzgun), doğan, atmaca, karatavuk, serçe, gösükızıl, mıstavacık, çortkuşu, bülbül, sığırcık, çayırkuşu, bıldırcın, cillik, saksağan, aliforuzu, incirkuşu(arı), sarısandal, çulluk, ördek, baykuş, püsenek kuşu, ağaçkakan, körkağazı gibi 

Coğrafya

Köyümüz, Trabzon ilinin Beşikdüzü ilçesine bağlı olup; Beşikdüzü ilçesine 7 km, Trabzon iline ise 52 km mesafededir. Köyümüz 150 ile 210 m. Rakımları arasındadır. Köyümüz Beşikdüzü ilçesinin güneyinde olup; doğusunda Korkuthan deresi ve Korkudan köyü, güneyinde Şahmelik köyü, batısında Oğuzderesi ve Oğuz köyü, kuzey batısında Ambarlı köyü ve kuzeyinde ise Akkese köyleri ile çevrilidir.

Eğitim

Köyümüzde eğitim ve öğretimin, 1940 yıllarında

Eğitmen Abdullah YAPICI tarafından başlatılmış olup,   oğlu Musa YAPICI ile devam etmiştir. Köyümüzün üç derslik eski ve üç derslik yeni olmak üzere iki adet okulu mevcuttur. Üç derslik eski okul, 1940 lı yıllarda ilk mektep olarak yapılmış olup, 3.cü sınıfa kadar eğitim vermiştir. 1969 yılında yeni yapılan üç derslik İlkokul 5.ci sınıfa kadar, aynı yıl 3 derslik eski okul ise üç sınıflı Orta Okul olarak eğitim açılmıştır. Köyümüzde açılan Orta Okulda; Resullü, Akkese, Ambarlı ve Korkuthan Köylerinden gelen öğrenciler eğitim alarak mezun olmuşlardır. Köyümüz geçen yıllar içinde verdiği aşırı göç nedeniyle öğrencisi azalmış, önce Orta Okul, 2004 yılında ise İlköğretim Okulu kapatılmıştır. Köyümüzün çocukları eğitimlerine, taşımalı eğitimden yararlanarak Beşikdüzünde devam etmektedir. Unutamayacağımız ve onur duyacağımız kişilerin ilk tahsillerinin başladığı o iki okulumuz, şimdilerde yetiştirdiği çocukların cıvıltılarını dinleyerek kaderine terkedilmiştir. İnanıyorum ki, onların kanatları altında dizili sıra ve masalarda oturan herkes, okulunun yanıbaşından geçerken biranda olsa, okul anılarını hatırladıkça gözleri yaşarmasa da mutlaka kalpleri buruk ve hüzün doluyordur. 
Köyümüzün eğitim camiasına yetiştirdiği öğretmenler bizleri onurlandırmaktadır. İsimleri; Abdullah YAPICI (Eğitmen), Musa YAPICI, Sabri DEMİRCİ, Ahmet BEBEK, İ.Hakkı BEBEK, Niyazi ARI, Salim ARI, Rüstem PAMUK, Ömer YAYLA, İbrahim YAYLA, Hasan ALAN, Erol BEBEK, Arif BEBEK,  Ziya GÜLEÇ, Mükerrem YAYLA, M.Ali DEMİRCİ, Osman DEMİRCİ, Harun DEMİRCİ, Hüseyin VELİOĞLU, Hasan DEMİRCİ, Tahsin KALAYCI, Muhsin KALAYCI, Şükrü YAPICI, İsmail AYDIN, Orhan PAMUK, Erdoğan PAMUK, Hüseyin USTA, Osman USTA, Ziya YAPICI, Recayi TAŞ, Fikran AYDIN, Sinan YAZICI, Bestami YAYLA, Mustafa İKİBAŞ, Sevgi İKİBAŞ, Halime İKİBAŞ, Fatma İKİBAŞ Mehmet YAPICI, Hüseyin KALAYCI,

 

 ÇEPNİ BOYU VE TRABZON ÇEPNİLERİ TARİHİ:
Anadolunun Türkleşmesinde 24 Oğuz Boyuna bağlı Türkmenlerin çok büyük rolü olmuştur. Bu çerçevede Karadeniz Bölgesine yerleştirilen Oğuz Boylarına bağlı Türkmenler, gerek fetihler ve gerekse uygulanan iskan politikasıyla bölgenin Türkleşmesini sağlamışlardır.
Prof. Dr. Faruk Sümere göre(1); XVI. yüzyılda, Amasya, Canik (Samsun), Çorum, Karahisar-ı Şarki, Kastamonu, Kengırı (Çankırı), Sivas ve Trabzon(2) sancaklarındaki yer adları incelendiğinde, 24 Oğuz Boyunun 21'i bölgeye yerleşmiştir. Bunlar; Kayı, Bayad, Kara-Evli, Yazır, Döğer, Todurga, Afşar, Kızık, Beğ-Dili, Karkın, Bayındır, Çavundur, Çepni, Salur, Eymür, Ala-Yundlu, Yüreğir, İğdir, Büğdüz, Yıva ve Kınık boylandır. Bölgede bu boylara ait toplam 268 yer adı bulunmaktadır.
Amasyaya bu boylardan 14'ü yerleşmiş olup, bunlara ait 26 yer adı belirlenmiştir. Canike (Samsun) 10 boy yerleşmiştir; bunlara ait 19 yer adı vardır. Çoruma 13 boy yerleşmiştir; bunlara ait 28 yer adı vardır. Kara-Hisar Şarkiye 10 boy yerleşmiştir; bunlara ait 19 yerleşim adı belirlenmiştir. Kastamonu, Sivastan sonra en fazla boy adının belirlendiği sancaktır. Burada yerleşen toplam 15 boya ait 68 yer adı vardır. Kengırıda (Çankırı) ise 19 boy yerleşmiş, bunlara ait 35 yer adı belirlenmiştir. Sivas, 24 Oğuz Boyunun adını en fazla taşıyan sancaktır; buraya 20 yerleşmiştir. Trabzonda 2 boya ait 3 yer adı belirlenmiştir(3).
Kıyı şeridi başta olmak üzere, Karadeniz Bölgesinin Türkleşmesinde buraya yerleşen 21 boydan özellikle Çepniler çok önemli roller oynamışlardır. Bölgede Hacı-Emiroğulları isimli bir beylik de kuran Çepnilerin faaliyetleri, Prof. Dr. Faruk Sümer tarafından şöyle anlatılmaktadır(4):

Çepni; Avşar gibi, adı zamanımıza kadar gelmiş bir boydur. Vilayet-nameye göre Kır-Şehirin Sulucu Kara-Hüyük köyüne gelen Hacı Bektaş-ı Velinin ilk müridleri Çepniden idiler. Çepnilerin önemli bir kısmı herhalde 1240'daki Baba İshak Türkmenlerinin isyanına katılmıştır.
Onlardan önemli bir kümenin 1277 yılında Sinop yöresinde yaşadığı görülüyor. Aynı yılda Çepni Türkleri Sinop şehrine denizden saldıran Trabzon Rum İmparatorunu mağlup ederek, şehrin onun eline geçmesini önlemiştir. Çepnilerin bu tarihten sonra Canit (Canik) denilen Samsunun doğusunda Giresun yöresine kadar uzanan sık ormanlık bölgeye girerek orayı yavaş yavaş fethettikleri anlaşılıyor.
XIV. yüzyılın ortalarında bugünkü Ordu vilayetine Bayram-Oğlu Hacı Emir adlı bir Türk beyinin hakim bulunduğunu görüyoruz. Hacı-Emir 1358 yılında kalabalık bir asker ile Trabzonun batısındaki Maçkaya gelerek bu bölgede yağma ve tahriplerde bulunduktan sonra bol ganimet (doyumluk) ile ülkesine dönmüştü. Bugün Ordunun merkez köylerinden Bayramlı eskiden yörenin merkezi olup, bu ad aynı zamanda bütün yöreyi de ifade ediyordu. Bayramlı adı Hacı-Emir Beyin babası Bayramdan gelmiş olabilir.
Aynı yılda Trabzon imparatoru, Hacı-Emirin akınlarını önlemek için diğer Türk beylerine yaptığı gibi, kızını onunla evlendirdi. Aleksis daha sonra (1381'de) bir kızını da Niksar beyi Tacuddine vermiş ve böylece üç Türk beyini kendisine güveyi edinmişti.
Hacı-emir 1361 yılında Trabzon imparatorlarının elinde olan Giresuna bir saldırı düzenlemişti. 1380 yılında ise Trabzon İmparatorunun Çepniler üzerine yürüdüğünü görüyoruz. Trabzon vekayinamecisi Panaretese göre, İmparator 1000 kişilik bir yaya kuvvetini Tirebolu şehrine gönderdikten sonra atlılar ile de kendisi hareket etmiştir. İmparator, Philabonite ırmağı yatağını izleyerek Cheimaiaeye kadar Çepniler kovalamış ve yurtlarını yakıp yıkmış, ayrıca Çepnilerin ele geçirdiği bazı hafif gemileri de kurtarmıştı. İmparator bundan sonra Sthlabopiastis denilen yere gelmişti. Tireboluya gönderilmiş olan yayalara gelince, Onlar Cotzantaya kadar her yeri yakıp yıkmışlardı. Fakat dönerken Çepniler tarafından kovalandılar. Panaretesin bu sözleri, batıdan Tireboluya kadar kıyı bölgesi ile bu kıyı bölgesinin güneyindeki toprakların Çepnilerin elinde bulunduğunu gösteriyor.
Hacı-Emir Beyin ölümü üzerine yerine oğlu Süleyman Bey geçti. Süleyman Bey 798 veya 799'da (1396-1397) Giresun şehrini ele geçirdi. 1404 yılında Timura giden İspanyol elçisi Clavijo, Ordu ve Giresunun 10.000 kişilik bir orduya sahip bulunan Hacı Emirin elinde olduğunu söyler.
Anlaşılacağı üzere bu beylik Canik Bölgesinin fethinde önemli bir rol oynamış ve Hacı-Emir ailesinin buyruğundaki Türkler de bu bölgedeki Türk halkının aslını teşkil etmişlerdir. Bunlar arasında Çepnilerin önemli bir yer tuttukları anlaşılıyor. Canik halkından bir kısmını Çepnilerin oluşturduğu XIV. yüzyıla ait belgelerden anlaşıldığı gibi, Trabzonun güney ve batısındaki yörelere de Çepnilerin yerleştiğini biliyoruz. İspanyol elçisi Clavijo, Trabzondan Erzincana gelirken yolda Cepnilere ait bir kale görmüştü.
Çepnilerden bir bölük, Uzun Hasan Bey zamanında Ak Koyunlu hizmetine girmiştir. Bu Çepnilerin başında İl-Aldı Bey bulunuyordu. Hasan Beyin 837 (1468-1469) yılında Bitlisin fethine gönderildiği emirler arasında İl-Aldı Bey de vardı. İl Aldı Beyin dirliğinin Doğu-Anadoluda olduğu anlaşılıyor. 883 (1478) yılında Yakub Bey Uzun Hasan Beyin ölümünden sonra Ak-Koyunlu tahtına geçen ağabeyi Sultan Halilin üzerine yürüdüğü zaman İl-Aldı Bey de ona katılmıştı. İki kardeş Hoy yakınındaki emirlerden Bayındır Bey, İsfendiyar oğlu Kızıl Ahmed Bey ile İl-Aldı Beyi savaşın yapılacağı yeri seçmekle görevlendirmişti. İl-Aldı Bey Çepnilerinin, Trabzon bölgesi Çepnilerinden olmaları ve kuvvetli ihtimaldir. Ak-Koyunluların halefi olan Safevilerin hizmetinde de Çepniler vardı
XVI. yüzyılda Anadoluda Çepnilere ait 43 yer adı görülebilmiştir
XVI. yüzyılda Çepni Boyuna bağlı oymaklar; Halep Türkmenleri, Ulu-Yörükler, Dulkadirliler, Atçekenler, Iran Türkmenleri arasında ve Adana, Trabzon, Koç-Hisar (Şerefli), Hamid Sancağı, Çorum ve Boz-Okta yaşıyorlardı.
Prof. Dr. Faruk Sümer, Trabzon Bölgesi Çepnileri hakkında şu bilgileri vermektedir:
Osmanlı coğrafyacılarından Mehmed Aşıkın XVI. yüzyılın sonlarında yazdığı Menazirü1-evalim adlı eserinde Trabzon yöresinde yaşayan Türk halkından önemli bir kısmın Çepnilerden oluştuğu, yörenin batı ve güney tarafındaki dağların da Çepni dağları adını taşıdığı yolunda bir kaydın bulunduğu bilinmektedir. Tahrir defterlerinden bu Çepnilerle ilgili mühim kayıtlar elde edilmektedir.
Birinci Selim devrine ait (921 - 1515 - 1516 tarihli) bir defterde Çepnilerin yoğun bir şekilde yaşadıkları yer vilayet-i Çepni adı ile ayrı bir idari yöre olarak gösterilmiştir. Bu yörenin, defterdeki yer adlarından, Giresun, Torul ve Görele arasındaki saha olduğu anlaşılıyor. Özellikle Kürtün kazasına tamamen Çepniler yerleşmişlerdir. Bununla beraber Çepniler, Trabzon-Torul-Vakf-ı Kebir arasındaki sahada da yaşamaktadırlar.
Çepni yöresinde Ozgur, Kaya-Dibi, Kurtulmuş, Yenice-Hisar, Seyyid, Çandarlu, Alını-Yuma, Engezlü, Firuzlu, Halkalu, Yakalkan, Kilise, Kul Çukuru, Şaban, Dikmeci, Yamğurca, Emürlü, Sarban, Uzun-Dere, Kara-Göncü, Mürsellü, Tana-Deresi, Derelü, Ak-Yuma, Karınca gibi büyük bir kısmı Türkçe adlar taşıyan kalabalık nüfuslu köyler görülmektedir. Buradaki Çepniler tamamen toprağa bağlanmışlardır. Hıristiyanlar ise sahil şehirlerinde oturuyorlardı.
Çepni yöresi de tımar sistemine tabi olup dirlikler de genellikle Çepni beylerine verilmiştir. Örneğin Busatlu (her halde Ebü Saidludan) adlı bir zeamet Çepni beylerinden Mehmed Bey Oğlu Ali Yar Beyin tasarrufunda idi. Mehmed Beyin Halil, Ali Han, Himmet ve Nasuh adlı oğulları da tımar sahibi idiler. Yine Çepni beylerinden Aydın Bey oğlu Halil, Piri Bey oğlu Busad da tımara tasarruf ediyorlardı. Defterde tımar sahibi daha bir çok Çepni beyinin adı geçmektedir.
Bu Çepni beylerinin yanında, özellikle eski zamanlarda din ve tarikat adamlarının bulunduğu görülüyor. Mezkür defterde Yakub Halife adlı bir tarikat adamının cami, zaviye ve sarp yerlerde köprüler yaptırmış  ehl-i velayet ve sahib-i keramet bir kimse olduğu ve Çepni beylerinden Süleyman Beyin, onun yaptırdığı cami ile ailesi için dört parça köy vakfettiği yazılıyor.
Süleyman Halife adlı diğer bir Çepni tarikat adamının da sarp bir boğazda köprü yaptırmış olduğu aynı defterde kaydediliyor. Yine Çepnilere bağlı bazı kişilerin da Giresun, Ordu ve Tirebolu camilerinde imamlık, hatiplik ve cüzhanlık görevlerinde bulundukları anlaşılıyor. Trabzonun doğusunda bulunan yerlerdeki dirliklerden bazılarının da Çepnilerin elinde olduğu görülüyor.
Yine Kanuni devrinde Doğu Anadoluda, hatta Iraktaki kalelerde gönüllü gediğinde görev yapan çokça Çepni bulunduğu anlaşılıyor. Bunların çoğu Trabzon ve Canik Çepnilerinden idi. 975 (1567) yılında Bayburt Alaybeyinin de Çepnilerden olduğunu biliyoruz(5). 
Karadeniz Bölgesinde böylesine önemli roller oynayan Çepni boyu ile ilgili bilgiler XVIII. yüzyıldaki belgelere de geçmiştir. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlunun belirlediğine göre; Trabzonda Görele (Parabolu) Kazası halkından Çepniler, yerlerini terk ederek, 1732 yılında Espiye madeni çevresindeki bölgelere yerleşmişlerdi. Bununla beraber, bir süre sonra buradan kaldırılarak eski yerlerine yerleştirilmişlerdir(6).
DİPNOTLAR
1) F. Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilatı, Destanları, İlavelerle 3. bsk., İst., (1980, s. 211 vd.).
2) Bu sekiz sancağın seçilmesinin sebebi; XVI. Yüzyıldaki idari taksimata göre, bölgede Yunan-Rum emellerini yoğunlaştığı yerlerin bu sancakların topraklarını tamamen veya kısmen kapsamasından dolayıdır. 1995 idari taksimatı dikkate alındığında ise, onyedi vilayetimiz Rum-Yunan propagandası içinde yer almaktadır. Bunlar; Zonguldak, Bartın, Kastamonu, Çankırı, Çorum, Sinop, Amasya, Samsun, Tokat, Ordu, Sivas, Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Trabzon, Rize, Artvin vilayetlerimizdir.
3) Sancaklardaki boylar ve bunlara ait toplam yer adları TABLO: 25'de gösterilmiştir.
4) A.g.e., s. 327 vd.
5) A.g.e., s. 331-332.
6) Y. Halaçoğlu XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunun İskan Siyaseti ve Aşiretlerin Yerl

İklim

Köyümüzün iklimi, Karadeniz iklimi etki alanı içerisindedir. Köyün doğusundaki kokurdan deresi boyunca uzanan kısmı 'bayır ' olarak adlandırılır ve yazın köyün geri kalanına oranla çok daha sıcak bir havaya sahiptir. Bol yağışlı fakat kışın fazla kar altında kalmayan, yazları nemli yıl boyunca ısı farklarının fazlaca oynamadığı ılıman bir iklime sahiptir.

 Altyapı

Köyümüzün karayolu ulaşımı, güneyinde bulunan 7 pare köylerin ilçeye karayolu bağlantısı tamamen köyümüzden geçen yoldan sağlanmaktadır. Köyümüz, komşu köylerin tamamına karayolu ile ulaşımı sağlanmakta olup, yaklaşık 10 yıl önce güney bayır yolu açılarak Şalpazarı yoluna bağlanmıştır.  Köyümüz karayolunun tamamı asfalt kaplama olup,  İlçeye normal şartlarda 10 ile 15 dakikada ulaşılmaktadır.
Köyümüz 1975 yılı, 23 Nisanında elektriğe kavuşmuştur. Köyümüzün elektrik şebekesi tek trafo ile beslenirken 2007 yılında ana arter taşıyıcı direkler (demir direk) ile telleri ile komple değiştirilip, okul yanına kurulan ikinci trafo ile şebeke güçlendirilmiştir.

Köyümüz çevre köyler içersinde merkez köy statüsü pozisyonunda olduğunu gören muhtarlarımız bu potansiyeli çok iyi değerlendirerek halkımız için birçok sosyal alt yapıyı kararlılıkla başarıya ulaştırarak köyümüze kazandırmışlardır. Şahsiyetlerine şükranlarımızı sunarız. Aramızdan ayrılanlara ALLAH dan rahmet. Hayatta olanlara sağlıklı uzun ömürler diliyoruz.

Köyümüz, 1967 yılında çok büyük bir coşku ile önemli bir açılışa sahne olmuştur. Gıran Mahallesi camine 15 m mesafeye Atatürk büstü yapılmış olup, o günden günümüze kadar yeri değiştirilmeden muhafaza edilmektedir.  Gıran Mahallesine 1966 yılında Sağlık Ocağı yapılmış olup, hizmet vermeye devam etmektedir. Yine gıran mahalleye 1964 yılında Jandarma Karakolu konuşlanmış olup, çevre köyler dâhil hizmet vermiş olup, 1982 yılından sonra tekrar ilçeye çekilmiştir. Mevcut karakol binası uzun süre boş kalmış, iyi bir tadilat ve bakımdan sonra 03 kasım 1998 yılında köy konağı olarak açılışı yapılarak o günden beri köy konağı olarak hizmet vermektedir. Ayrıca 1965- 1980 yılları arasında yine gıran mahallesinde Fiskobirlik elemanı tarafından Toprak Mahsulleri Ofisi Trabzon Şube Müdürlüğüne bağlı faaliyet gösteren buğday satış ambarı açılarak, köyümüz ve çevre köylerin ekmeklik buğday ihtiyaçlarını karşılamıştır. Yine o yıllarda 1 adet fırını, 1 adet lokantası, 1 adet berber dükkânı, 5 adet bakkal, 2 adet çay alım merkezi ve 5 adet kahvehane ile köyümüz halkına ve komşu köy halkına hizmet vermiştir. Yine gıran mahallesine P.T.T. acentesi açılmış tüm çevre köyler ile il dışına telefon görüşmesi sağlanmıştır.   Daha sonraki yıllarda köyümüze ait gıran mahallesine Tarım Kredi Kooperatifi açılmış, 1996 yılında ise faaliyetine son verilerek kaldırılmıştır.

Köyümüzün içme suyu sorunu, yıllardan beridir kesin bir çözüme kavuşturulamamıştır. Gıran mahallesi halen kendi imkânları ile kuyu suyu kullanırken, köyümüzün aşağı mahalleleri ise kısmen değişik yerlerinden sağlanan akarsu şebekesi ile karşılamaya devam etmektedir. Köyümüzün su sorununun çözülmesi için son yıllarda başlatılan sondaj ve 60 tonluk su kulesi çalışmalar sonuçlanarak içme suyu şebekeye bağlanmıştır.

Ekonomi

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Geçim genelde fındık üzerine olup, çayda üretilmektedir. Aileler ihtiyaçlarını karşılayacak kadar; mısır, fasulye, patates, soğan, domates, salatalık, elma, armut, töngel(muşmula), erik, yetiştirmektedir. Yakın zamanda ticari olmamakla birlikte kivi yetiştiriciliği de giderek yaygınlaşmaktadır. Köyümüzde hayvancılık, eskiden nüfusunda kalabalık olması nedeniyle aileye ekonomik yönden de destek oluyordu. Şimdilerde ise köyümüzde sığır besleyen evler parmakla gösterilecek kadar azalmıştır. Çalışan(memur) ve emekli nüfusunun yoğunluğu tarıma dayalı yaşamı olumsuz yönde etkilemiştir. Hemen her ailesinde emekli olduğundan, köyümüz bir emeklilik cennetidir diyebiliriz.

SÜLALELER VE SOYADLARI:
Köyümüzde 19 tür soyadı bulunmaktadır.Kutluca nüfus ve hane kayıtlarına göre en kalabalık sülalelerden başlayarak sıraya koyacak olursak:
1-DEMİRCİ(DELİ MEHMETLER)
2-BEBEK(ZEKERİYALAR-HALÇAVUŞLAR)
3-PAMUK (TIBALI - TOMARLIK)
4-YAPICI(BANAKLI-KILIFLI-ÖMERÇAVUŞ-GAMBUULAR-TÖMENLER)
5-YAYLA(YAYLUĞU-YAYLAOĞLU-BİRİNCİLER-KARAMANLAR)
6-AYDIN(FATUĞU-ALUĞU-GİBİKLER)
7-VELİOĞLU(VAHİTLER)
8-KALAYCI(HOCALAR-ÇOLAKLAR)
9-YAZICI(GÜSUMUĞU)
10-KARAOĞLU(GIDAKLAR)
11-USTA(DEVRUŞU)
12-GÜLEÇ(GÜLECUĞU)
13-İKİBAŞ(BEKİRLER)
14-TAŞ(DİFLUĞU)
15-ARI(KAHYAOĞLU)
16-GÜLCÜ(ZOYLAK)
17-ATAMAN(KELLECİOĞLU-KABAKÇI)
18-ÖZALP(ZIRAP)
19-ALAN(PANPUOĞLU)

 

TELAFUZ EDİLEN İSİMLER:
Aliosman(Alûsman), Ahmet(Âmit), Akif(Agif), Asım(Asim), Asiyyse(Asiye), Ayşe(Ayşi), Cafer(canfer), Teyze(deze), Fatma(Fadime), Fehime(feyme), Fevzi(Feyzi), Hatice(Hatci), Havva(Hava), Halim(helim), Kazım(kazim), Mehmet(Memet), Menşure(Meşüre), Meryem(Meyrem), Mahmut(Mamut), Muhsin(Musin), Melahat(Melât), Mevlit(Mevlüt), Miyase(Miyese), Mustafa(Mısdava), Muharrem(Muarem), Münir(Münür), İbrahim(İbrâm), Hüseyin(İsîn), Binnaz(Pinnaz), Sevim(Sevüm), Seyfullah(Seyful), Tahsin(Tasin), Tevfik(Teyfik), Vahit(Vayit), Yusuf(Yusup), Zahide(Zayde), Zeliha(Zela) gibi.

HAZIRLAYAN ARKADAŞLARA TEŞEKKÜRÜ BİR BORÇ BİLİRİZ.

 
  Bugün 5 ziyaretçi (6 klik) kişi burdaydı! Tüm hakları sizindir...:))))  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol